Ankara Barosu olarak, 15 Temmuz’da bastırılan darbe girişiminin ardından demokratik rejime karşı yapılmaya çalışılan bütün darbe, darbe girişimi ve kalkışmalara karşı olduğumuzu; hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve ülke bütünlüğünü savunduğumuzu defalarca dile getirdik.
Sıfat ve konumu ne olursa olsun darbe teşebbüsüne bulaşanların hukuk devleti kuralları içinde ve adil bir yargılama sonunda en ağır cezalara çarptırılması gerektiğini vurguladık.
Olağanüstü Hal’in (OHAL), hukuk devletlerinde istisnai ve geçici bir yönetim usulü olduğunun altını çizdik.
Ancak OHAL kapsamında yürürlüğe giren 675 ve 676 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde (KHK), önceki kararnamelere ek olarak yine savunma hakkını hiçe sayan hükümlerle karşılaştık.
Bu son KHK’larla yapılmak istenen şey;
Zaten yaralı olan Hukuk Devletini, “KHK Devletine” dönüştürmektir.
Avukatı piyona, yargıyı mizansene çevirmektir. Çünkü avukatsız bir yargılama mizansenden öteye geçemeyecektir.
Halkın kutsal sayılan “savunma hakkının” belini kırmaktır. Çünkü hiçe sayılan savunma hakkı avukatın değil, tüm vatandaşların yani halkındır.
Cezaevlerini hukuka kapatmaktır. Çünkü avukatın giremediği cezaevine hukukun da giremeyeceği aşikardır.
Ankara Barosu Türkiye’nin bir “KHK Devletine” dönüşmesine de avukatın piyona, yargının mizansene çevrilmesine de kutsal savunma hakkının belinin kırılmasına da cezaevlerinin hukuka kapatılmasına da asla izin vermeyecektir.
İnsan haklarına saygılı, demokratik ve laik CUMHURİYETİMİZİN Başkent Barosu olarak, Ankara Barosu olarak 92 yıldır, defalarca ve yüksek sesle,
-Hukukun bir gün herkese lazım olacağını;
-Avukatsız ve savunmasız bir yargılamanın asla ama asla adli bir yargılama olmayacağını;
-Hukuku dizayn ettiğini, yön verdiğini düşünenlerin de bir gün hukuk karşısında hesap vermesinin gerekebileceğini;
– Suçtan bağımsız olarak herkesin ama herkesin savunma hakkının kutsal olduğunu
BELİRTTİK.
Bugün de ısrarla ve inatla avukatı sistemin dışına çıkarma, savunmayı yargılamanın bir parçası olarak kabul etmeme ve avukatlığı sadece hukuksuzluğun şekli unsurunu tamamlayacak bir payanda olarak görme zihniyeti maalesef devam ediyor.
Hukuk tarihi incelendiğinde, haklının er ya da geç yine haklı olduğunun sayısız örnekleri ile dolu olduğu görülecektir.
Dünün sahte delil üreterek yüzlerce suçsuz insanı yıllarca tutsak eden, ceza sistemini dilediği gibi dizayn eden, gizli tanıkları ile yargılama terörü estiren büyük muktedirleri Fethullan Gülen terör örgütü üyeleri, bugün kendi dizayn ettikleri sistemde sanık konumundalar.
Bu tarihsel gerçekliği bugünün muktedirlerine de hatırlatmak ve uyarmak, adalete, insan haklarına ve savunma hakkının kutsallığına dair yemin etmiş bizler için önemli bir görevdir.
UYARIYORUZ!
Türkiye’yi hukukla değil hukuku ayaklar altına alan KHK’larla yönettiğiniz takdirde, yarattığınız sistemde sanık olduğunuzda haksızlık çığlıklarınızı biz avukatlardan başka duyan olmaycak
ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI
KAYNAK: TIKLAYIN