Ankara Barosu seçimlerinde geriye sayım başladı. Pazar günü 7 adayın başkanlık için yarışacağı seçim Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Cemil Birsel Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. 13 bin avukatın sandık başına gitmesi beklenen seçimin genç kadın adayı Avukat Gökçe Bolat, Türkiye’de gelinen noktada hukukun üstünlüğünün, yasalar önünde eşitliğin eridiğini ve yargının bağımlı hale geldiğini söylüyor. Gökçe Bolat, hukuk fakültesi sayısının 80’e ulaştığına dikkat çekerken, meslektaşlarının gelecek kaygısı taşıdığına vurgu yapıyor. “Sorunlarımızı birlikte çözmek ve dayanışma için ‘savunma’yı büyütelim” diyen Bolat ile Başkent Gazetesi için görüştük.
Ankara Barosu Başkanlığı için adaysınız. Kendinizden ve deneyimlerinizden söz eder misiniz?
1982 yılında Ankara doğumluyum. 2000 yılında başladığım Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 2004 yılında bitirdim. Ankara Üniversitesi Özel Hukuk Ana Bilim Dalında 2009 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladım.
Üç yıl sigortalı olarak avukatlık bürosunda çalıştıktan sonra, 2009 yılında kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşunda çalışmaya başladım. Bu kuruluşta 2014 yılına kadar tam zamanlı görev yaptım. 2014 yılından bu yana ise aynı kurumda yarı zamanlı olarak çalışıyorum. Eş zamanlı serbest avukatlık yapıyorum. 2012-2014 yılları arasında Ankara Barosu Kent ve Çevre Kurulunda görev aldım. Ankara Barosu, Barolar Birliği ve başka meslek örgütlerinin düzenlediği kent ve çevre konulu panel, sempozyumlara konuşmacı olarak katıldım.
Hukukun üstünlüğü önceliğinden ve Cumhuriyetin kurucu değerlerinden ödün vermeyen, dinamik, hızlı refleks gösteren, koltuk sevdasından uzak bir baro yönetiminin mümkün olduğuna inanıyorum. Hukuk mücadelesi için Savunma Hareketi’nin başkan adayıyım.
Hukuk konusunda Türkiye için hangi saptamalarınız söz konusu? Size göre aksayan yönler neler ve ne yapılmalı?
Ülkemizin yangın yerine dönen her metrekaresini, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin yok edildiği, hukukun üstünlüğünün, yasalar önünde eşitliğin eridiği her geçen saati, antidemokratik, baskıcı uygulamaları; hiçe sayılan yargı kararlarını, bağımlı hale gelen yargıyı, mesleğin saygınlığının yitirildiği, meslektaşın meslektaşa yaklaşımının acımasızlaştığı bir düzeni, yargının kurucu unsuru olan savunmanın, yürütme gücüne yedeklenmesini ve itibar kaybına uğratılmasını, hukuk fakültesi sayısının 80 civarına ulaşmasını, baronun bu duruma seyirci kalmasını, meslektaşlarımızın gelecek kaygısı yaşamalarını, dert ediyoruz. Hukuk mücadelesinin sonsuz olduğu inancı ile bir aradayız. Sorunlarımızı birlikte çözmek için ve dayanışma için savunmayı büyütelim diyoruz.
Bu bağlamda, yargı bağımsızlığının yok edildiği ülkemizde; Hukukun egemenliğini sağlama yükümlülüğü ile ülkemizin içine sürüklendiği hukuksal sorunları bütün boyutlarıyla uğraşı alanı olarak gören, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarının etkin çözümünü hedef olarak önüne koyan, savunma mesleğine itibarının kazandırılması için mücadele eden, ortak örgütümüz olan baronun olanaklarının tüm meslektaşlarımızın menfaatine uygun olarak kullanılmasını hedefleyen bir anlayışla; meslektaşlarımızı, Ankara Barosu Genel Kurulu’na birlikte yürümeye çağırıyoruz.
“BİR ADLİYE BİNAMIZ OLMALI”
Ankara’da adalet hizmetlerinin sunulacağı binalar ile ilgili sorunlardan söz ediliyor… Bu konuda dikkat çekmek istediğiniz unsurlar nedir?
Başkent Ankara, adalet hizmeti sunacak elverişli bir adliye binasına sahip değil. Her ilde adliye binaları birleştirilirken, Ankara Adliyesi dört parçaya bölünmüş durumda. Bu duruma Ankara Barosu hiçbir ciddi tepki vermemiştir. Avukatların çalışma koşullarını aşırı derecede zorlaştıran bu uygulamaya, baronun basın açıklamasından daha ciddi refleksler göstermesi gerekirdi. Biz adalet sarayı değil bütün mahkemelerin, icra dairelerinin bir arada olduğu adliye binası istiyoruz. Adliye binasıyla ilgili kararlar, yer seçimi de dâhil katılımcı bir yöntemle belirlenmemiş, Ankara Barosu ve avukatları dışlanarak alınmıştır. İdarenin bu keyfiliğini sorgulayan, araştıran ve irade ortaya koyabilen bir meslek örgütü yaratmamız gerekmektedir.
Adliye binalarının bir araya getirilmesi için etkin ve hızlı, sonuç alıcı girişimlerde bulunulacak, avukatların meslek onurlarına yakışacak ortamların sağlanması için hukuki yollara başvurma dahil çalışmalar yapılacaktır.
EKONOMİK DAYANIŞMA SİSTEMİ (EKODAŞ)
Avukatlar arasında gelir anlamında da ciddi farklılıklar söz konusu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çözüm öneriniz nedir?
Bazı meslektaşlarımız büyük bir ekonomik refah seviyesini sağlayacak iş kapasitesine sahipken, bazıları ise kirasını ödeyememe endişesi yaşıyor. Bu şartlar altında, meslektaşlar arasında asgari düzeyde ekonomik dayanışmayı sağlayacak bir mekanizma kurulması, mesleğin kalitesi ve itibarı açısından zorunludur. “Savunma Hareketi” öncelikle Ankara Barosu’nda daha sonra tüm barolarda ekonomik dayanışma sistemi kurulması için her türlü mücadeleyi verecek.
Arabuluculuk konusunda ne düşünüyorsunuz? Yöntemi doğru buluyor musunuz? Türkiye’de uygulanabilir mi?
Özel Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Sistemi, 2013 yılından beri uygulanmaya başlandı. Şu aralar İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk Yasası, Meclisin gündemine alınıp, yasalaşacak görünüyor. Zorunlu arabuluculuğun iş hukuku alanından başlaması çeşitli sorunlara neden olacak. Tüketici hukuku gibi daha elverişli alanlardan başlanması adaletin sağlanması açısından daha uygun bir çözüm diye düşünüyorum.
Savunma Hareketi olarak arabuluculuk sisteminin tüm avukatların menfaatine geliştirilmesi için çaba göstereceğiz. Bu kapsamda Arabuluculuk Dairesi ile yürütülecek projelerde, avukatların arabuluculuk sisteminde tarafların yanında vekil olarak yer almasını, Ankara Barosunun Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Merkezinin daha etkin çalışmasını sağlayacağımızı söylüyoruz. Arabulucuların yüzde 85’ini avukat meslektaşlarımız oluşturuyor. Bu meslektaşlara her türlü destek ve çalışma ortamının sağlanması konusunda da gayret göstereceğiz.
Türkiye’de çok sayıda hukuk fakültesi açıldı. Bu gelişme mesleğinizin geleceği açısından hangi endişeleri oluşturuyor?
Ülkemizde 100 civarında aktif eğitim yapan, 40 civarında da kurulma aşamasında olan hukuk fakültesi söz konusu. Bu sayı ülkemizdeki hukukçu ihtiyacının çok üzerinde mezun verilmesine neden olacaktır. Hem fakülte sayısının hem de mevcut hukuk fakültelerinin kontenjanlarının sınırlandırılması için gerekli her türlü çalışma, girişim ve eylem sürecini başlatacağız.
‘Savunma Hareketi’nin öncelikli ele alacağı konular arasında başka neler yer alıyor?
Baronun uygun bedelle komple kiralanacak binaları ofisler haline getirmek suretiyle, avukatlara kiralaması sağlanacak. Bu suretle meslektaşlarımıza uygun kira bedeli karşılığı ve avukatlık ofisi için ihtiyacı karşılar nitelikte mekanlar sağlanmış olacak.
Ülkemizde yargılama sürelerinin uzunluğu, herkesin malumu. CMK Listesinden görevlendirilen müdafiler, özellikle çocuk mahkemelerindeki ve ağır ceza mahkemelerindeki dosyaları uzun yıllar boyunca takip etmekte. CMK ücret tarifesinin çok düşük olması nedeniyle, CMK görevi yapan avukatlar, emeklerinin karşılığını alamıyor. Bize göre, CMK için ayrı bir tarife olmamalı, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uygulanmalı. Çocuklu meslektaşlarımız için adliye içerisinde çocuk bakım alanı için kreş ve etüd merkezi ciddi bir ihtiyaç. Bu ihtiyacın giderilmesini Savunma Hareketi olarak sağlayacağımız iddiasındayız. Necatibey Caddesinde Kreş ve Etüd Merkezi açılacaktır.
‘Ankara Barosu daha demokratik, daha katılımcı bir işleyişe kavuşturulmalı’ düşüncesindeyiz.
Genç meslektaşlarımızın meslek kıdemlerine bakılmaksızın Baro Yönetim organları ve delegasyonda görev almaları için gerekli girişimlerde bulunacağız.
Yöneten yönetilen ayrımını kaldırmak için, Ankara Barosu Danışma Kurulu oluşturarak, her iki ayda bir toplanıp Baronun genel yönelimiyle ilgili tartışma ve önerileri değerlendireceğiz.
Toplumun genel olarak görmezden geldiği gençler ve kadınlar, bizimle Baro yönetiminde her zaman söz sahibi olacak.
Ankara Barosuna gelen iş taleplerinin, avukatlar arasında adil ve şeffaf bir şekilde dağıtılması için gerekli mekanizmalar kuracağız.
İzinli ve mazeretli olan hakimlerin yerine duruşma yapılması için kalıcı olarak görevlendirilecek nöbetçi hakim sisteminin getirilmesi için gerekli çalışmaları yapacağız.
ENGELLİ MESLEKTAŞLAR
Listesinde engelli meslektaşlara yer veren Savunma Hareketi, baro yönetimine geldiğinde engelli avukatlar kurulunun önünü açacak her türlü olanağı sağlayarak gerekli çalışmaları yapacak.
Bize göre, UYAP’ta gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılarak görme engellilerin rahatça erişimine uygun duruma getirilmelidir.
Duruşma salonlarındaki ekranlarda sesli ekran okuma sistemi ve kulaklık uygulaması bulunmadığından görme engelli meslektaşlarımızın duruşmaları tam olarak takip etmeleri mümkün olamamaktadır. Oysa bu kolayca ortadan kaldırılabilecek bir eksikliktir.
KAMU AVUKATLARI
Savunma Hareketi olarak, kamuda çalışan meslektaşlarımızın Baroda temsil edilmesi gerektiği inancıyla hareket ediyoruz. Farklı kurumsal yapılarda farklı hukuk birimi yapılanmalarının varlığı, aynı işi yapan hukukçular arasında eşitsizlik ve adaletsizlik yaratmakta. Kamuda çalışan hukukçular, “Avukat”, Hukuk Müşaviri”, “Müşavir Avukat”, “Uzman Hukukçu”, “Hukuk Uzmanı”, “Uzman”, “Uzman Yardımcısı” gibi muhtelif unvanlarla ve birbirinden çok farklı özlük haklarıyla çalıştırılıyor.
Bakanlıklar ve diğer kamu kurumlarında birinci derecedeki bir hukuk müşavir veya avukatın ek göstergesi 3000 rakamı olup daha alt dereceli kadrolarda ise ek gösterge rakamı daha da düşmekte ve bu durum maaşlara da yansımakta. Tespit ettiğimiz bu sorunların, güçlü bir meslek örgütünün sahiplenmesi ile çözüme ulaştırılabileceğine inanıyoruz.
ÇÖZÜM MERKEZİ KURMAYI HEDEFLİYORUZ
Avukatların yaşadıkları her türlü sorun ile ilgili yardım ve destek isteyebilecekleri, bir “Çözüm Merkezi” kurmayı hedefledik.
Bu merkezde alanında uzman kişiler çalışacak. Avukatlara profesyonel bir yardım sağlanacak. Baro, her yönüyle meslektaşın sırtını yaslayabileceği bir yapı haline getirilecek.
Elbette en önemlisi programımızın seçim vaadi olarak kalmaması, her avukatın sorunlara çözüm için baronun ne gibi çalışmalar yaptığını izlemesi, sorgulaması, gerekirse Baro gündemine taşıyabilmesidir. Ankara Barosunu Barocular değil Ankara’nın avukatları yönetmelidir.
(BAŞKENT GAZETESİ – AYSEL KANBER, 14.10.2016)
KAYNAK: Başkent Gazetesi (Tıklayın)