Kayıp Kaçak Elektrikte Son Durum: Kabzımal ve Manavın Konuşması

3055

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun elektrik faturaları içerisinde yer alan kayıp-kaçak bedelinin iadesi gerektiğine karar vermesinin ardından, kayıp-kaçak enerjinin bir maliyet unsuru olup olmadığı tartışmaları hız kazandı.

Bu tartışmaya paralel olarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı, kayıp-kaçak enerjinin elektrik dağıtım sistemi maliyetleri arasında yer almasını sağlayacak yasa tasarısı da Meclise gönderildi.

Elektrik faturasını düzenli olarak ödeyen kullanıcılar haklı olarak kullanmadıkları enerjinin bedelini ödemeye itiraz ettiler ve yargı önünde hak arayışına yöneldiler. Bu itiraza yargıdan en üst düzeyde yanıt geldi. Şimdi emsal Yargıtay kararına dayanan yurttaşlar, elektrik dağıtım şirketleri ve tüketici hakem heyetleri önünde kuyruk oluşturuyorlar. Haksızlığı yargı yerince saptanmış ödemelerini geri almaya çalışıyorlar.

Meclise gönderilen yasa tasarısının gerekçesinden, 2006-2014 yılları arasında tüketicilerden tahsil edilen kayıp kaçak bedelinin 33 milyar TL’yi bulduğu belirtiliyor. Şimdi bu büyüklükte bir parayı dağıtım şirketlerinin geri ödemesini engelleyecek ve dahası kayıp kaçak bedellerinin salimen tahsiline devam edilecek bir düzenleme yasalaşmak üzere.

Yasa Tasarısı Neleri İçeriyor?

Yasa tasarısı, kayıp-kaçak bedellerini Elektrik Piyasası Kanunu’nda bir maliyet unsuru olarak tanımlıyor.

Dağıtım şirketlerinin belirlediği ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) onayladığı tarifelerde yer alacak bedeller için maddi hatalar dışında tüketici hakem heyetlerine başvurulamayacak, açılan davalarda EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygunluk denetimiyle sınırlı bir yargılama olacak. Ancak düzenleyici işlemler olması nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilecek.

Tasarının yasalaşmasıyla birlikte dağıtım şirketlerinin yargı kararlarıyla ödemek zorunda kaldığı bedeller de tekrar tarifelere yansıtılarak elektrik abonelerinden tahsil edilecek. Görülmekte olan davalar, icra takipleri de düşecek.

Bu düzenlemeyle, elektrik kullanıcıları için tüketicinin korunmasıyla ilgili mevzuat tamamen devre dışı kalıyor. Tasarının gerekçesinde “modern hukuk sistemlerinde düzenleyici işlemlerin geniş anlamda kanuniliği ilkesi geçerlidir” deniyor ve tüketici hakları açısından EPDK kararları “kanun” gücüne çıkartılıyor.

Oysa “modern hukuk” denilen yeni liberal düzenlemeler, kamu hizmetlerini piyasaya açıp serbestleştirirken, tüketicinin korunması için de çeşitli tedbirler alınmasını içeriyor. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, serbestleşen piyasada, tüketici konumuna düşen kamu hizmetinden yararlanan yurttaşlara, bireysel de olsa hak arama yolu açıyor. Bu sistemde, düzenleyici işlemlerin idari yargı yoluyla iptali ikinci plana düşüyor. Şimdi yapılmak istenilen yasa düzenlemesiyle, EPDK’nın karmaşık, anlaşılması zor ve dolayısıyla şeffaf olmayan kararlarını idari yargı önüne götürmediğiniz sürece, hukuksuzluğa katlanmak zorunda kalacaksınız.

Tüketici Temsil Edilmeli

Diğer yandan elektrik enerjisi gibi alanlarda tüketici konumuna düşürülen hizmetten yararlananlar için ek koruyucu düzenlemelere gereksinim vardır. Örneğin tarifelerin belirlenmesi, uygulamanın denetlenmesi gibi aşamalara tüketicilerin temsilcilerinin de aktif olarak katılması sağlanır. Oysa EPDK’da özel şirketler güçlü bir şekilde temsil edilirken, tüketicilerin temsilcileri bulunmuyor. EPDK kararlarına “kanun” gücü tanıyan iradenin, tarife oluşumlarında tüketici temsilcilerinin de onayını olanaklı kılacak düzenlemeler yapması zorunlu. Örneğin, tüketici örgütleri, Türkiye Barolar Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, esnaf-sanatkar-KOBİ örgütleri gibi tüketici haklarını korumaya ehil yapıların temsilcilerinden yeni bir kurul oluşturularak, tarifelerin bu kurulun da onayından geçirilmesi sağlanmalıdır.

Kayıp-Kaçak Maliyet Unsuru mu? 

Toplumda haklı ve güçlü bir itiraza neden olan kayıp kaçak bedelleriyle ilgili uygulamanın bu şekilde yasalaştırılması sürecinde, kayıp kaçak enerjinin bir maliyet unsuru olduğu ve tarife yoluyla abonelerden tahsil edilmesi gerektiğine yönelik ikna faaliyetleri de sürdürülüyor.

Enerjinin nakli sırasında kaybolan ve kaçak kullanımı tespit edilemeyen enerjinin bedelinin tüketicilerden tahsil edilmesi gerektiğini ileri sürenler, birçok sektörde üretim aşamasında verilen firelerin fiyata eklendiğini, elektrik enerjisinde de bunun normal olduğunu söylüyorlar.

Bu tezin en belirgin örneğini enerjigunlugu.net yazarı Mehmet Kara vermiş. Turunçova Kasabası’ndan alınan 100 tane portakalın İstanbul’a gelindiğinde 80 taneye düşmesi halinde, kaybolan 20 portakalın bedelinin de satışa sunulan 80 portakala ekleneceği iddiasında.

Örnek şöyle: “Turunçova’daki ağaçlardan toplanan 100 portakal Kumluca Hali’nde kamyonlara yüklenirken 3’ü ezilip telef oldu. Kamyon yola çıktı. Afyon ve Kütahya civarında aşırı soğuk yüzünden beş portakal buz tuttu, çöpe gitti. Şoförlerimiz Bilecik Osmaneli yakınlarındaki bir kamyoncu lokantasında yemek yerken, kasalardan birini açan hırsızlar 12 portakalı yürüttü. Bu durumda, Bayrampaşa Hali’nde satışa sunulan portakalın sayısı 80. Etiketin üzerinde de 2 TL yazıyor. Şişli’den gelen manava soruyor: Söyle bakalım kabzımal abi, bu 2 TL’nin içinde hırsızın çaldığı 12 portakalın payı ne? Kumluca Hali’nde ezilen yüzde 3’lük bölümün payı kaç lira? Kütahya civarındaki aşırı soğuklardan telef olan yüzde 5’lik kısmın payı ne kadar? Bunları fiyattan düş ve bana son rakamı söyle… Manavın ya da satın alma müdürünün bunları söyleyebileceğini aklınız kesiyor mu? Kesemez, çünkü böylesi bir ihtimal, hayatın akışına ters!”[i]

Evet yazar haklı. Bu şekilde bir soruya bizim de aklımız kesmiyor. Manavla bizim kabzımal arasındaki konuşma böyle olmazdı. Manav derdi ki: “Kabzımal abi geçmiş olsun. Portakalların bir kısmını donda telef etmişsin, bir kısmını da çaldırmışsın. Ne kadar zarar ettin? Soğuklara karşı kamyonu yenile, hırsızlara da dikkat et. Yoksa iflas edersin.”

Öyle ya bir kabzımal düşünün. Sürekli portakalların yüzde 20’sini telef ediyor ya da çaldırıyor. Ama halinden memnun. Portakalların geri kalanıyla aynı parayı kazanabiliyor. Hayatın akışına ne kadar uygun bir hikaye! Madem benzetme bu, bir de elektrik dağıtım şirketleri üzerinden kurgulayalım. Satın aldığı elektriğin yüzde 70’ini kayıp eden ya da bedelsiz kullandıran şirket, yüzde 30’luk satışıyla yüzde 100 kar elde ediyor!

Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Fatih Dönmez de birçok sektörde üretim firelerinin maliyetin doğal unsuru olduğunu ve tüm dünyada kayıp-kaçak bedellerinin faturalara yansıtıldığını ileri sürüyor. Hangi sektörde benzer bir uygulama var belirtmiyor. Ayrıca Dünya’da hangi ülkeyle karşılaştırma yapılıyor bu da belli değil.

“Sorumluluk İçermeyen Sistem Başarısız”

Elektrik enerjisi üretimi doğal kaynakları hızla tüketen ve gelecek kuşaklara da maliyeti olan bir üretim alanı. Dolayısıyla yalnızca tüketiciler açısından değil, gelecek kuşaklara bırakacaklarımız açısından da verimli kullanılmayı gerektiriyor. Bu nedenle üretilen elektriğin özellikle iletim ve dağıtım aşamasındaki kayıplarının bilimsel ve teknik açıdan mümkün olan en düşük orana indirilmesi bir zorunluluktur. Bunun için gerekli olan yatırımların, gerekli olduğu ölçüde yapılması, dağıtım şirketlerinin görevleri arasında. Ancak bizim sistemimizde şirketlere böyle bir zorunluluk getirilmiş değil. Hedef kayıp kaçak oranları belirlenmiş durumda ve şirketler bu oranın altına inerlerse aradaki farkı kar olarak elde ediyorlar. Yani kullanıcılar olmayan kayıp-kaçak enerji için dağıtım şirketine ödül olsun diye para ödüyorlar. Şirket hedef oranın üzerinde kalırsa, hedef oranın üstündeki kısma ceza olarak kendisi katlanıyor. Hiçbir zorunluluk içermeyen bu uygulamada, hedef oranlar da durduğu yerde kalmıyor. Sürekli artırılıyor. Son olarak Mecliste görüşülen bir başka yasa teklifi ile EPDK’ya hedef oranlarını artırması için yeni yetkiler aktarılıyor.

Uzun zamandır gündemimizde olan kayıp kaçak hikayesinin son aşaması böyle. Konu uzun süre gündemde kalacak görünüyor. Biz de takibe devam edeceğiz.

[i] http://enerjigunlugu.net/kayip-kacak-duasi_11700.html