Prof. Dr. Faruk Erem, (yalnızca döneminin değil sonraki kuşakların da hocası olmuştur) Milliyet Gazetesi’nde yazmış olduğu bir makalesinde şöyle seslenmişti:
“Bizler (eski kuşak) uzun süre ‘idare hukuku’ adı altında ‘idare edenler’, ‘idare edilenler’ ayrımında bir takım gerekçelerin bulunduğuna inandırılmıştık. Çağdaş hukukçu, artık ‘hukukun üstünlüğü’nü, ‘insanlık doktrini’ni benimsemiştir. Bugün demokrasinin anlamı şudur: Toplum, tümden yönetime katılmanın olanaklarını aramaktadır. Bu nedenle ‘oy’ demokrasilerde zaruri, fakat yetersiz hale gelmiştir. Sendikaların, meslek kuruluşlarının, çeşitli baskı gruplarının Anayasa hukukunda oy kadar resmi değerleri artık kabul edilmelidir. Toplum içinde mesleğin gerçek görevinin ne olduğu bilincini kavrayabilmiş meslek kuruluşlarına yürütmede etkili olabilmenin yasal olanakları sağlanmalıdır. Bu bir çeşit ‘yürütmeye katılma’dır. O halde demokratik düzenin gerçekten yaratılabilmesi için meslek kuruluşlarının kendi kendilerini yönetme ve kendi alanlarında genel yürütmeye katkı olanaklarının yasalarda kabulü gereklidir. Böyle bir tutum sadece ‘oy’ a dayanan sistemlerin aşırı ve haksız sonuçlarını önleyebilecektir.”[1]
1972’de TMMOB Yasası Değişikliği Girişimi
Özet biçiminde alıntı yaptığımız bu yazı 1972 yılında yazılmıştır. Bu yazının yazılmasına neden olan gerekçe ise, o dönemin iktidar partisinin TMMOB’ni ortadan kaldıracak yasa teklifidir. TMMOB’u dağıtmaya yönelik Yasa Tasarısı, 14 Şubat 1973 yılında 4 dakikalık bir oturumda kabul edilmiş ve Cumhuriyet Senatosu’na gönderilmiştir. TMMOB’ne üyeliği isteğe bağlı hale getiren Yasa’nın Senato’da yapılan tartışmaların uzun sürmesi ve değiştirilerek kabul edilmesi nedeniyle araya uzunca bir süre girmiştir. Yeniden Meclise sevk edilen Yasa, Genel Kurul’a indirilmemiştir.[2]
Şevket Süreyya Aydemir, konuyu Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde irdelemiş ve şöyle bir soruyla yazısını noktalamıştır:
“TMMOB Yasası’nda belirtilen amaç maddesi aynen kaldığına göre, acaba şimdi hangi rüzgar esti ki, bu vazifeler ve amaçlar, artık lüzumsuz görüldü?”[3]
1972’de Hedeflediler 1982’de Kısmen Değiştirdiler
1972 yılından bu yana, TMMOB gibi meslek kuruluşları ne yürütmeye katılma olanağına kavuşmuşlar ne de üzerilerindeki vesayet denetiminden kurtulmuşlardır. 1973 yılında Senato’nun değiştirerek onayladığı ancak, Genel Kurul’a indirilemeyen yasayla amaçlanan şey, 1982 Anayasası ile kısmen gerçekleştirilmiştir. Kamuda asli ve sürekli çalışanların üyeliği isteğe bırakılınca meslek odalarının üye tablosu da değişmiştir. 1982 Anayasası, meslek odalarının üye tablosunu değiştirmekle kalmamış siyaset yasağı, yani muhalefet etme yasağı da getirmiştir. Bu yasak yakın zamanda kaldırılmış olsa da siyasal iktidarlar meslek kuruluşları üzerinde hep tehdit oluşturmuşlardır.
Demokratik toplumlarda, siyasal iktidarların yasama gücünü ya da yürütme yetkisini kullanarak, baskı gruplarının hak ve yetkilerini kısıtlaması demokratik esaslara uygun bulunmaz. Ancak, ülkemiz demokratik esaslara inanan ve bu esasları koruma yetisine kavuşmuş bir siyasal iktidara henüz kavuşmuş değildir. Bu nedenle, Faruk Erem hocamızın eleştirisi hala güncelliğini korumaktadır. Bugün, “milletin iradesi” denilen iradeye yaslanan iktidar “oy çokluğuna” dayanarak her istediklerini yapabileceklerine inanmakta ve yapmaktadır da…
Aynı tarihlerde İsmail Cem, siyasal iktidarın TMMOB’nin etkisini azaltmak isteğinde yatan gerekçeleri aramaya çalışmıştır. TMMOB’un konut üretimindeki denetiminin olumlu sonuçlar verdiğini ve çeşitli yayınlarla dikkatleri bu noktaya çektiğini belirtmekte ve şöyle demektedir:
“İstanbul Belediyesi Plan Bürosu’na yabancı uzman alımının, kendi teknik uzmanları uzaklaştırmanın gerekçesini sorarken, Kanun teklifi ile Dünya Bankası’nın toplu konut yapımı için yabancı şirketlere kredi vermeye hazırlandığı haberlerinin yayıldığı sıralarda, konut yatırımlarının milli çıkarlara uygunluğunu denetleyecek en önemli kuruluşlar, bu kanun teklifi ile safdışı edilmektedir.”
İsmail Cem’in 1973 yıllarında tespit ettiği gerekçe bugün yine TMMOB’un gündemini oluşturmaktadır. Şuan Meclis gündeminde bulunan “6331 sayılı Yasa ve Bazı Kanunlarda Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa” teklifi Komisyon’da tartışılmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 3194 Sayılı Yasa diye başladığı diğer bir torba yasa taslağı içinde ise 60 yıllık örgüt olan TMMOB dağıtılmaktadır.
Totaliterleşmeyi Gerçek İradenin Direnci Durduracaktır
Meclis gündeminde bulunan yasa tasarısı ve taslakları mühendislik ve mimarlık hizmet alanlarını iyice flulaştırmakta, bu hizmetlerin ifasında ihtisas alanları ortadan kalkmakta ve bu hizmet alanlarında hizmet sunabilmek için mühendis ve mimar unvanına sahip olmanın zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Bunun yanında, bu meslek gruplarının örgütleri şekli bir varlığa büründürülmekte ve Başbakanlık ve Bakanlığın emrine amade yedek güç olması istenmektedir. Bugün İsmail Cem’in yukarıda alıntıladığımız gerekçesinin yanına totaliterleşme istemi de eklenmiştir.
Evet, Şevket Süreyya Aydemir’in sorduğu sorunun üzerinden 42 yıl geçmiştir. Bugün rüzgar, yandaş sermayeden, kamu varlıkları ve hizmetlerinin talanından, toplumsal hafıza ve kurumların yok edilmesinden, kavramlara yeni anlam yüklenmesinden, “milli irade”nin kutsanarak,yok edilişe doğru esmektedir. Bu rüzgarı, “milli irade” dışında kalan gerçek iradenin direnci durduracaktır.
[1] Milliyet Gazetesi, 25 Eylül 1972
[2] “Yasaların İçinden TMMOB’nin Öyküsü” Kaya Güvenç, TMMOB Yayınları
[3] Cumhuriyet Gazetesi, 5 Mart 1973
(9 Ocak 2015)