NİSPİ TEMSİL GÜNDEMDEN KALKTI, BAROLAR PARÇALANIYOR… – AV. HAYATİ KÜÇÜK

1533

AKP iktidarı uzun yıllardır meslek örgütlerinin yapısını ve seçim sistemini değiştirmeyi gündeme getiriyor. Barolar, mühendis-mimar odaları, tabip odaları başta olmak üzere, yönetimlerinde söz sahibi olamadıkları tüm meslek örgütleriyle ilgili birçok yasa taslakları hazırlandı. Ancak bu taslakların hiçbiri yasalaşmadı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı odaların gelirlerinin kesilmeye çalışılması gibi TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği’nin TTB yetki alanlarını daraltmaya yönelik düzenlemeler dışında, yönetimlerin el değiştirmesini hedefleyen girişimler hep yarıda kaldı.
Barolarla ilgili düzenleme bir ilk olacak. Üstelik bugüne kadar gündeme gelen taslaklardaki temel hedefler barolarla ilgili bu yeni düzenlemede yer almıyor. Yönetimlerinde söz sahibi olamadığı meslek örgütleri için AKP iktidarının gündeme getirdiği temel argüman nispi temsil sistemiydi. Oysa barolar için bu sisteme başvurulmadığı gibi diğer meslek örgütleri için de gündeme getirilmedi.
Nispi temsilin uygulandığı en önemli örnek Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB). TÜRMOB’da uzun yıllardır, iktidara yakın kesimler azınlık da olsa yönetimde temsil ediliyorlardı. Farklı grupların zoraki aynı yönetimde yer almaları ise ayrıca başka başka sorunlara, yönetimlerde tıkanmalara yol açıyor. Nitekim TÜRMOB’da bu dönem yapılan seçimlerde nispi temsil esası uygulanmasına karşın iktidar yanlısı gruplar yönetimden elendi. Bu dönemki seçimlerde nispi temsile rağmen iktidar yanlısı gruplar TÜRMOB yönetimine giremediler. TÜRMOB yönetimi nispi temsille oluştu, ama tamamı muhalif grupların temsilcileri.
TÜRMOB’da yaşanan bu örnek, TMMOB, TTB ve Türkiye Barolar Birliği için de geçerli olabilir. Nispi temsile rağmen iktidar yanlısı gruplar yönetimlere giremeyebilir ya da çok az üyeyle etkisiz kalabilirler. TÜRMOB deneyimi, AKP’yi nispi temsil sisteminden uzaklaştırmış olabileceği gibi, bu sistem AKP’nin ayrışma üzerine kurulu olan ve son süreçte abartılı bir hale bürünen siyaset ve yönetim anlayışıyla da fazla uyuşmuyor.
Barolar için bulunan “çoklu baro” yöntemi meslek gruplarını ayrıştırmada başarılı olacaksa da aceleyle gündeme getirilmiş, iktidar açısından önü arkası fazlaca düşünülmemiş görünüyor. Üye sayısı 5 binin üzerinde olan illerde 2 bin avukatla yeni barolar kurulabilecek. Bu koşula İstanbul, Ankara ve İzmir baroları uyuyor. Peki AKP yanlısı avukatlar bu 3 ilde de 2 bin avukatla yeni bir baro kurabilecekler mi? Üye sayısı itibariyle İstanbul’da bu durumun gerçekleşmesi fazla zor görünmüyor. Ancak yine de son baro seçimlerine katılan 10 başkan adayının tamamının baroların bölünmesine karşı durduklarının göz önünde tutulması gerekir. Peki Ankara ve İzmir’de iktidar yanlısı grupların durumu nedir?
Ankara Barosu’nda AKP’li avukatlar Baroda Birlik Grubu adı altında seçimlere katılıyorlar. Bu grup hiçbir zaman 2 bin sayısına yaklaşabilmiş değil. En yüksek oyu 2016 yılındaki seçimlerde, AKP’li siyasetçi Mehmet Ali Şahin’in oğlu Cem Şahin’in başkan adaylığında aldılar. Baroda Birlik Grubu bu seçimlerde 1303 oy alırken, Milliyetçi avukatlar da ilk defa 1040 sayısına ulaştılar. MHP’li avukatların oluşturduğu Milliyetçi Avukatlar Grubu, AKP’li Meslekte Birlik Grubu’nun seçime katılmadığı 2018 yılındaki seçimlerde, bu grubun da desteğiyle 2 bin sayısına ancak ulaşabildi. Bu seçim sonuçları, AKP ve MHP gruplarının birlikte ancak ayrı bir baro kurabileceklerini gösteriyor.
İktidar yanlısı grupların İzmir Barosu’nda 2 bin rakamına yaklaşmaları dahi olanaklı görünmüyor. İzmir Barosu seçimlerde iktidara yakın grupların oy sayıları ancak yüzlerle ifade edilecek düzeyde kalıyor.
Diğer akademik odalarda olduğu gibi AKP’nin barolarda varlık bulamadığı bu tablo karşısında, iktidar yanlısı baroların kurulabilmesi ya başka gruplardan destek almalarına ya da özellikle büyük bürolarda çalışan avukatların, istekleri dışında, yeni kurulacak baroya kayıt için zorlanmalarıyla mümkün olabilir. Kuşkusuz çeşitli iktidar olanaklarıyla bir özendirme de olacaktır. Tüm bunlar, hangi düzenleme yapılırsa yapılsın iktidarı tatmin etmeyeceğini, barolar üzerindeki tartışmanın yasalaşma sürecinden sonra da yorucu bir şekilde devam edeceğini gösteriyor.