AKP, Meclis’te bir gece yarısı önergesiyle “cebir, tehdit, hile ve iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçlarında mağdurla failin evlenmesi durumunda hükmün geri bırakılmasına hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi” ni Meclis Genel Kurulunda oylatmış ve yapılan oylamada AKP’nin oylarıyla toplu tecavüz failleri dahil binlerce tecavüzcüyü hapisten çıkaracak önerge Meclis’te kabul edilmiştir. Önergede ayrıca bu suça azmettiren veya yardım edenleri de cezai sorumluluktan kurtaran, haklarında açılmış kamu davasının düşmesini, infazın ortadan kaldırılmasını sağlayan çok önemli düzenlemeler yapılmıştır.
Önergenin tam metni şöyledir:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Geçici 1. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini teklif ederiz.
“(2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçundan, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ortadan kaldırılmasına karar verilir”
Öncelikle şu hususun altını çizmek gerekir; cebir, tehdit, hile ve iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 12-15 yaş grubu arasında bir çocuğa çocuğun rızasıyla cinsel istismarda bulunulabileceğinin kabulü mümkün değildir. Bu yaş grubunda bir çocuğun cinsel istismarında “cebir ve tehdit” olmadığı kabul edilse dahi “hile ve başka bir neden” kesinlikle mevcut olacaktır. Zira çocuk bilinçli olarak, kendi özgür iradesiyle cinsel ilişkiye girecek bilinç ve donanımda değildir. Önergedeki bu düzenleme, çocuğu bir yetişkin gibi düşünmekte, bu nedenle cinsel istismarda rızası olabileceğinin kabulü ile sorumluluğun bir kısmını çocuğa yükleyerek istismarcının mutlak ve tek başına sorumluluğunu hafifletmeye çalışmaktadır.
“Çocuklarının, babalarının ya da eşlerinin tecavüzcü diye anılmasından rahatsız olan masum insanları koruma ve daha çok genç yaşta kaçan aşıkların birlikteliklerini ve bu birliktelik içinde doğan çocukların durumlarını resmileştirerek hukuki güvenceye kavuşturacak insani bir çözüm getirme” kisvesi altında pazarlanan önerge bu amaca hizmet edecek bir nitelikte olmayıp İslam Hukukunda kız çocuğu için 10-12 olarak kabul edilen evlenme yaşını gündelik hayatta da meşrulaştırmaya çalışma amacı gütmektedir. Bu önerge, çocuğa yönelik ve zorlamayla olsa bile erkek cinselliğini hoş görmek, bu suç teşkil eden ve asla kabul edilemez fiil sonrası mağdur, mağdur yakınları ve tüm toplum adına doğan zararların devlet tarafından yapılması gereken birçok düzenleme ile telafi edilmesi gerekirken, faturayı mağdur kadına, çocuğa ve bunların yakınlarına çıkararak laik Medeni Hukuk’ta dini bir yoruma kapı aralamak için gündeme getirilmiştir.
Ayrıca her ne kadar düzenleme 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçları ile ilgili bir kereye mahsus bir “af” gibi yapılsa da ülkemizde cinsel istismar suçlarının özellikle son yıllarda devasa boyutlara vardığı dikkate alındığında, bu tür cesaretlendirici bir düzenleme ile bu tür suçlarda daha da artış olabileceği, cinsel istismarcıların bir gün affedilebilecekleri umuduyla cezai yaptırımdan korkmayarak daha da rahat suç işleyebilecekleri olgusu ve bu durumun tüm topluma vereceği zararlar da önerge sahipleri tarafından ne yazık ki dikkate alınmamıştır.
Amaç henüz çocuk yaşta birbirlerini sevip evlenme yaşı öncesi kaçarak birlikte olan ve bu birliktelikten çocuk sahibi olan çiftleri bir kereye mahsus evlilik güvencesine kavuşturmak olsaydı, kapsam açık ve net olarak belirtilir, yaş sınırı, olayın niteliği ve benzeri şekilde yasanın uygulanmayacağı durumlar ortaya konur, 12 yaşındaki çocuğa tecavüz eden 60-70 yaşındaki tecavüzcüyü bile çocuk 16 yaşına gelince evlenmek kaydıyla serbest bırakabilecek nitelikte bir düzenleme yapılmazdı.
Kaldı ki fiilin mağdurunun 15-18 yaş grubunda çocuk olması halinde suç; “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” olup şikayete tabidir. Yani bu yaşlar arasında, -bizce yanlış bir düzenleme olmasına rağmen- mağdurun rızası halinde bir ceza zaten söz konusu değildir. Yeni öngörülen yasa, 12-15 yaş grubunda olan çocuğun ya da ailesinin “rızası” halinde, suçun failini cezadan kurtaran bir maddedir. Yani 12 yaşında bir çocuğa cinsel istismarda bulunan fail, çocuk 16 yaşına geldiğinde çocuğu ya da ailesini bir şekilde evliliğe ikna edip ceza almaktan kurtulacak ve cezadan kurtulmak için evlendiği bu çocuğa bir ömür boyunca yasal “eş” olacaktır! Çocuğun cinsel istismarda rızası olduğu nasıl kabul edilemezse, böyle bir evlilikte de rızası olduğu kabul edilemez. Toplumun, ailenin baskılarıyla ve cinsel istismarcının cezadan kurtulmak ve serbest kalmak için devreye sokabileceği maddi teşviklerle çocuğun rızasının bir kez daha devre dışı kalacağı ve çocuğun rızası varmış gibi gösterilerek zoraki bir evliliğe mecbur edileceği açıkça ortadadır.
AKP’nin, cinsel istismar mağduru kadını ve çocuğu yasal zeminde tüm maddi-manevi tedbirleri alarak korumayan,
- Bu mağdurları kirletilmiş sayıp, affedilerek ödüllendirilmiş babası-dedesi yaşında da olabilecek fail ile evlendirerek namusunun temizlendiğini düşünen,
- Cinsel istismarda bulunan kişi ile bu şekilde bir mecburi evlenmeyle tecavüzün sürekliliğini sağlayacak bir kuruma dönen sözde aileyi koruyan,
- Aile sorumluluğunu taşıyamayacak, tecavüze uğramış küçük çocukları devlet olarak korumak yerine bir de sorumluluğu çok ağır, “namus”unu kurtarmak için yapılmış zoraki bir evlilik cenderesine sokarak ruhsal ve bedensel sağlıklarını ciddi anlamda tehlikeye atan,
Ortaçağ karanlığına ait bir ahlak anlayışına dayalı zihniyetini ve bu anlayışla hazırlayacağı yasayı, evrensel ve çağdaş hukuk ilkelerine uygun yönetilen bir ülke özlemi taşıyan hukuk insanları olarak asla kabul etmeyeceğiz!
SAVUNMA HAREKETİ